Transaksiyonel Analizde Yaşam Kurgusu Nedir?
Bir kaderi yaşadığınızı mı düşünüyorsunuz?
Etrafınızdaki kişi ve olayların yaşantınızı şekillendirdiğini, kendi elinizde olmayan durumlardan etkilendiğinizi ve hayatınızın yönetimini ele alamadığınızı ya da sizden büyük bir güç tarafından yönlendirildiğinizi düşünüyor olabilirsiniz.
Benim bu soruya, “Hayır, bir kaderi yaşamıyorsunuz, hayatınızı kendiniz yaratabilirsiniz” dememi bekliyorsunuz, ancak benim yanıtım, “Hem evet hem hayır.”
Evet, bir kaderi yaşıyorsunuz. Çünkü yazılmış bir kaderi yaşıyorsunuz.
Hayır, bir kaderi yaşamıyorsunuz. Çünkü kendi yazdığınız kaderi yaşıyorsunuz ve onu kendiniz yazdığınız için onu istediğiniz gibi değiştirip yeniden yazabilirsiniz. Sadece henüz bunun farkında değilsiniz.
Niyetim kafanızı karıştırmak değil. Bu yazımda size Transaksiyonel Analiz’in en önemli kavramlarından biri olan “Yaşam Kurgusu”nu anlatacağım. Bu konuda yeniyseniz öncelikle Transaksiyonel Analiz Nedir? adlı blog yazımı inceleyebilirsiniz.
Herkes yaşam öyküsünü kendi yazar.
Detaylarına ineceğim ve daha derin anlatacağım “yaşam kurgusu” genel anlamında deneyimlediğimiz yaşam örüntüleri ve yaşam öykümüz için kullandığımız addır.
Herkes yaşam öyküsünü kendisi yazar. Bu öykünün temeli kişinin çok erken çocukluk döneminde atılır. Ve insan, hayatı boyunca hayatındaki tüm olayları bu temele uygun olarak kurgular.
Bir önceki blog yazımda size Transaksiyonel Analizde Yaşam Pozisyonlarından bahsetmiştim. O yazıyı da bu yazımla birlikte okumanız faydalı olur.
Deneyimlediğiniz kendi yaşam kurgunuz.
İşte bu yaşam pozisyonları aynı zamanda sizin yaşam kurgunuzun temelini oluşturur.
İnsan doğduğu andan itibaren pozisyonunu şekillendirmeye başlar. Bebeklik döneminden erken çocukluğa pek çok ayrıntıyla öykü kurulur. Ergenlik öncesinde ise yaşam kurgusu artık belirlenmiştir.
- Dolayısıyla siz daha 4 yaşına geldiğinizde kurgunuzun ana konusunu belirlediniz.
- 7 yaşındayken detaylarını yazdınız.
- 12 yaşındayken kurgunuzu biraz daha düzenlediniz. Küçük ayrıntılar eklediniz.
Başlattığınız öykünün farkında bile değilken o öyküye kişiler, olaylar ve yeni maceralar ekleyerek bugüne kadar geldiniz. Yaşam kurgunuzun farkında olmadan bugüne kadar yaşadınız. Siz o yaşadıklarınıza belki kader dediniz, belki koşulları, belki çevrenizdeki insanları suçladınız. Oysa sadece yazdığınız öyküyü yani kendi yaşam kurgunuzu yaşadınız. Sadece bunun farkında değildiniz.
Ve bugün artık kendi yaşam kurgunuzun farkında olma zamanı.
Yaşam kurgunuzdan memnun musunuz?
Yaşam kurgunuzdan memnunsanız, harika! Aynen devam edin yaşamınıza. Yaşam kurgunuzdan memnun olduğunuz bir hal, potansiyelinizi gerçekleştirdiğiniz, yaşama sevgi ve inançla tutunduğunuz, yaşamda aktığınız, kendi versiyonunuzun en iyisini yaşadığınız ya da yaşamaya en yakın olduğunuz yerdir.
Gelgelelim, yaşam kurgunuzdan memnun değilseniz, yaşam size sizin aslında arzu ettiklerinizi yaşatmıyor demektir. Yalnız bir kez daha belirtmek istiyorum; artık biliyorsunuz ki size arzuladıklarınızı yaşatmayan yaşam değil, başkaları değil.
Yaşam kurgunuzu fark edin!
Size arzuladıklarınızı yaşatmayan sizsiniz. Siz ve inandıklarınız. Siz ve yazdıklarınız. Siz ve yazdığınız, yaşadığınız yaşam kurgunuz.
Bu yazıda yaşam kurgunuzu daha iyi anlamanızı, gerçek anlamda onun farkına varmanızı hedefliyorum. Aşağıdaki sorularım üzerinde kaliteli vakit ayırarak, hatta yazarak çalışmanızı öneririm.
Buraya kadar yazdıklarımı okuyup kendi yaşam kurgunuzu düşündüğünüzde neler oluyor?
- Aklınızdan neler geçiyor?
- Ruh haliniz nasıl?
- Bedeninizde ne gibi duyumlar oluşuyor?
Kendinize dışarıdan bakın şimdi. Görün oradaki insanı.
- Öyküsünün adı ne olurdu?
- Öyküsüne hâkim olan duygu ne?
- Öyküde bugüne kadar olanlara bakarak öykünün sonunun nasıl olacağını tahmin ediyorsunuz?
Yaşam kurgusu nedir?
Yaşam kurgusu TA’nın (Transaksiyonel Analiz) en temel kavramlarından biridir. Eric Berne bunun bir “bilinçdışı yaşam planı” olduğunu söyler. Haklıdır. İnsanlar bilinçdışında yapılan bu plana uygun yaşantılar deneyimler. Hepimiz bu bilinçdışı planı yaptık ve deneyimliyoruz. Belki pek çok kişi bu planın farkında değil ama bu planın yaşattıklarından hoşnut olanlar hayatlarına mutluluk ve doyumla devam ederken bu plandan hoşnut olmayanlar için hayat kötü ve acımasız.
Oysa hayat böyle olmak zorunda değil. İnsan ne zaman bu bilinçdışı planını fark eder ve onu bilinç dışını bilince getiririz, işte o zaman hayatını değiştirebilir.
Çocukken aldığın elbiseleri bugün yetişkin hayatında giyebiliyor musun? Peki neden çocukken aldığın kararların yükünü hayatında taşıyorsun?
Yaşam kurgusu bilinçdışı bir eylem planı olduğu gibi aynı zamanda alınmış bir karardır. Bu karar duygularla, davranışlarla, bilinçten çok bilinçdışıyla alınmış bir karar olduğu için kolay fark edilmez. Doğum anından itibaren şekillenir, ebeveynler ve bakım verenler tarafından pekiştirilir. Artık karar iyice bilinçaltına yerleştiğindeyse kişi tüm adımlarını o kararı doğrulayacak şekilde atar. Çünkü bu bizim yaşama bakışımızdır artık. Ve kimse yaşama bakışına ters düşecek bir olayın içinde bulmak istemez kendini. Yaşama bakışımız dışındaki her şeyi tehdit olarak algılamak normaldir. Dolayısıyla her seferinde yaşam kurgusu doğrulayacak şekilde yaşarız.
Bu sizin suçunuz değil!
Dostlar,
Bebekken kendi yaşamınızı mahvetmek istemediniz elbette. O zaman aldığınız kararları, objektif doğruluklarından bağımsız, tamamen hisleriniz ve hissettikleriniz üzerinden aldınız. Hedefiniz kendi iyiliğinizdi. Kendinizi dünyadan, çevreden gelebilecek kötülüklerden korumak istediniz. İçinde bulunduğunuz bu yabancı dünyada yaşamak, hayatta kalmak, sevilmek için en doğru yolu bulmaya çalışıyordunuz. O günkü duygularınızla da doğru stratejiyi bulup, tamamen hislerinizle, size yapılan davranışlardan o gün anladıklarınızla bu stratejilerin doğruluğunu test ediyordunuz. Ancak siz o gün bugünkü siz değildiniz. Daha bir çocuktunuz. Ne dili kullanmayı biliyordunuz, ne şakalardan haberiniz vardı, ne mecaz anlamları anlıyordunuz, ne de farklı bilgi ve durumları değerlendirip yorumlayacak yetkinliğe sahiptiniz. Siz o zaman sadece bebektiniz. Anne babanızdan ayrı kalırsanız beslenemeyeceğinizi, hayatta kalamayacağınızı, öleceğinizi düşünüyordunuz. Duygularınız çok yoğundu. Duygularınız gerçekti, ancak çok zaman duygularınız gerçekçiliğe dayanmıyordu. Bir olayı başka olaylarla birlikte yorumlayamadığınız için parçadan bütüne ilerliyordunuz. Bir olayda yaşananı genele yayıyordunuz. Yaymalıydınız da çünkü hayatta kalmak istiyordunuz.
Belki de siz küçükken anne ve babanız bir tartışma yaşamıştı. Anneniz hiç farkında olmadan, tamamen babanıza karşı hissettiği duygular nedeniyle sizin ona güldüğünüzü fark etmemişti ve size karşılık vermemişti. Belki o gün reddedildiğinizi hissetmiştiniz. Sevilmediğinizi düşünmüştünüz. Ve belki de o günden sonra annenizin sevgisi için çabaladınız, ama ne yaparsanız yapın sevilmediğinize ikna oldunuz.
Bu durum, bugünün gerçekliğinden doğru görünmese de sizin tüm hayatınızdaki sevilmediğinizi hissetme hikâyenizin temeli olabilir. Oysa siz yaşam öykünüzü bugünkü bilinçli bakışınızla yazabilirsiniz.
Yaşam kurgunuz kaderiniz değil!
Yaşam kurgunuzu fark etmek için yukarıda size verdiğim soruları çalışırken diğer yapabilecekleriniz:
- Çocukluğunuzdan hatırladığınız olaylara dikkat edin.
- Rüyalarınızı izleyin.
- Serbest çağrışımlarınıza izin verin. Sesli veya yazılı kayıtlar alın.
- Aklınıza ilk gelenleri ne kadar saçma görünseler de asla es geçmeyin.
- Kendinize dışarıdan bakın ve hareketlerinizi izleyip notlar alın.
Yaşadıklarınız yazgılı olduğunuz kaderiniz değil. Kendiniz olabilir, kendi potansiyelinizi bulmak ve kendinizin en üst versiyonuna ulaşmak için benimle yürüyebilirsiniz. Bu blog yazımda
Bu yazımızda;
Transaksiyonel Analizde çok önemli olan Yaşam Kurgusu Nedir? konusunu detaylı bir şekilde beraber inceledik.