Hayatımdaki İletişim Sorunları Nedir?
Ve Ben Çözmek için Neler Yapabilirim?
Bugün sizleri önceki yazımın devamı niteliğinde olan, Transaksiyonel Analiz bilgilerinin koçluk ile birleşiminin seanslara sağladığı yararlar üzerinden, bir farkındalık alanına davet ediyorum.
Duygular, düşünceler, inançlar, iletişim şekilleri ve ilişkilerde yaşanan çıkmazlar veya çözümlemeler hakkında ifade ettiğim ne varsa şimdi bunları örnek iki seanslarla derinleşerek ele alacağız. Okuduğun bu yazıda hayatında yaşadığın iletişim sorunlarını çözmende ve yaratmayı dilediğin ilişki alanlarında, çözümsel farkındalıklarla ulaşabilmeni umuyorum.
Birbirimizi, birbirimize yansıttığımız ilişkiler yaşıyoruz. Soyut beklentiler ve somut adımlar ile iç içe geçen, arzu ettiğine kavuşmaktan seni alıkoyan duyguların, yaşayamadığın o duygulara duyduğun hasret, özlemlerin ve üzüntülerinle dolu iç dünyanla mutluymuş, sanki memnunmuş gibi, zoraki devam ettirdiğin ilişkilerinle kendini hapsettiğin, ilizyon dünyandan aslında, iletişim ustalığı ile nasıl özgürleşeceğini keşfedeceksin.
Bunun mümkünlüğünü, seans hikayelerinde göreceksin. O hikayelerde sana ve yaşadıklarına benzer olan alanları farkedeceksin. Çünkü kişiler, olaylar, durumlar ne kadar farklı olsa da tüm ilişki türlerinde ihtiyaç duyulan ana bir gerçek vardır. İletişimdeki temel alanda herkes anlaşılmak, dinlenilmek ister ve her birimizin esas noktası ilgili ilişkide kendini özel, değerli ve iyi hissetmektir.
Her birimizin içinde sandıklarımızla gösterdiklerimiz dışında, gizli motivasyon ve gizli sabotör alanı vardır. Bu alanı oluşturan gözlemlediklerimiz veya tecrübe ettiğimiz yaşamsal olaylardır. Transaksiyonel Analiz ile açığa çıkan, ego benliklerimizin yaşam pozisyonlarında, öne geçen versiyonları, bu iki kaynaktan beslenir. Tüm yaşamımız bu alan üzerinden inşa olur o yüzden şimdi gel seninle sana doğru bir yolculuğa çıkalım.
Bir mentor Koç olarak Leyla’sına kavuşmak isterken, özüne ulaşan, Mecnun’a sormak isterdim, aşmakta olduğun o çölün ruhu sana ne öğretiyor?
Hangi yoksunlukla o yollardasın?
Yaşamakta olduğun iletişim sorunlarında ;
Gerçekten o an ne düşünüyorsun?
O gerçekten ne düşünüyor?
Neleri varsayıyorsun?
Neleri kişisel algılıyorsun?
Hangi sözleri duyuyor olmak seni üzüyor?
Söylenilmek istenileni mi duyuyorsun gerçekten?
Yoksa duyduğunla anladığın arasında bir yerde verdiğin tepkiler ile mi yaklaşıyorsun?
Ya sen?
Söylemek istediklerinle söylediklerin arasında nasıl bir mesafe var?
Sergilediğin tutum ve tavırda sen o sırada hayatındaki kimin rolünü yansıtıyorsun?
Gerçekten sana ait olan bir davranışta mısın?
Karşındaki zıtlıklarla karşında değilde yanında olsaydı neleri farklı kılardın?
Duygusal yakınlık ve anlayışın olduğu yargısız bir alanda ne kadar özgür iletişim içinde olurdunuz?
Bu size neler sağlardı?
Bu size nasıl hissettirirdi?
Yüzündeki güzel tebessümü görür gibiyim. Haydi gel şimdi yaşanan bir hikayeyi beraber gözlemleyelim.
Bir seansımda danışan öyle bir konu ile geldi ki, hayatta talep ettiğim her şeyi gerçekleştirebilecek potansiyelim var. Kendime yetebilir yaşamda olgunlaşarak ilerleyebilirim, ancak aileme karşı sorumluluklarımla sürekli hayallerimi erteliyorum.
Hayatın küçük lükslerinin tadını çıkarmak bile benim için çok zor ve hayata yetemeyeceğimi düşündükçe, kendimi birçok şeye kapatıyorum. Ne zaman ne istediğim ile ilgili eyleme geçsem, çevremden tepki görüyorum.
Hayat benim için bazen öyle bir savaş alanına dönüşüyor ki, üst üste gelen zorluklarla mücadele ederken, içimde oluşan tahammülsüzlükle sevdiklerimi kırıyorum ve sorunlar karşısında, yalnız kalmaktan korkuyorum. Bu yüzden sosyal çevremde de sürekli fedakarlık yaparak, ilişkilerimi yürüten biriyim dedi, danışanım.
Kendini anlatmaya devam ederken titreyen çenesi ve sürekli yutkunarak konuşması dikkatimi çekti ve ona sordum, bu seanstan ne ile ayrılmak istiyorsun?
Kariyerimle ilgili gelişim kazanacağım bir alana yatırım yapmalıyım, ancak kaynaklarımla tüm gelirimle, şu an sadece ailemin geçimini sağlayabiliyorum. Çözüm için herkesi ikna edebilecek riskli bir karar vermek üzereyim .Sonuçlarını ön göremiyorum ne yapacağımı bilmiyorum. Ama vazgeçmek istemiyorum. Bu seanstan emin olduğum uygulayabileceğim bir karar ile çıkmak istiyorum dedi.
Emin olamamak, içinde bulunduğu pozisyonu onaylamamak, sürece ikna olmamak, bahanelere sığınmak, içine sindirememek, şüpheler, ağır duygusal yükler, kendi yolunu çizememek, ödün verilen değerler, melankolik enerjiler, algılar, yansıtmalar ve bir dönemin sonunda başlayan sorgulamalar, kaygılardan sıyrılma arzusu, iş kariyer hayatı aile ilişkileri sosyal çevre ilişkileri yeniden bir yapılanma ihtiyacı, hayata yetememe korkusu ile birlikte ortaya çıkan hırslar sana da tanıdık geldi mi ?
Seansın ilerleyen bir aşamasında, gelinen nokta müthiş bir farkındalık anıydı. Boşanmış bir anne babanın en büyük çocuğu olan danışanım, çocukluk yıllarından beri kendine ve kardeşine ebeveyn olmak zorunda olduğu bir yaşam hikayesinden gelmenin getirdiği, koruyucu ebeveyn ego benliği ile yaşam pozisyonlarında, görev hali alan bir duruşa sahipti.
Öyle ki kendi ebeveynlerine dahi ebeveynlik yapar bir tutuma gelerek, kendini erteliyordu. Aile üyeleri ile kurduğu iletişimde, sergilediği tutum onların sorumluluk alanlarına yönelik, büyük ölçüde müdehale halini almış.
Ben yaparım, ben çözerim, ben korurum, ben savunurum düşünce kalıpları ile birlikte yaşarken, işler dayanılmaz bir noktaya ulaşınca, hayatın içinde kaçtığı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldı.
Yaşadığı iletişim çatışmalarını gözlemlediğinde ise, koçluk soruları ile farkettiği, bir yetişkin olarak mantıksal bir düzlemde, tüm yaşam alanlarındaki rollerin olması gereken pozisyonlarda, yeniden yapılanırsa tüm sürecin çözüleceğiydi.
Çıkmazda kaldığı gerçeği görmek, ona ilham verdi, parlak fikirlerle ihtimalleri çoğalttı. Ebeveynlerinin gerçekten ebeveyn sorumluluklarını alabilmeleri için yapılması gerekenleri belirledi, kardeşine karşı tutumunda, onun gelişimini olgunlaşmasını engellediği yerleri görerek, ona sadece bir kardeş olacağı tutumları açığa çıkardı.
İş hayatında nerede hata yaptığını gördü, zorlu bir başlangıçla mücadeleler yerine stratejik yollar izlemeyle ilgili, yeni fikirler oluşturdu. Havada asılı kalan konularda, takılıp kalmak yerine hayatta talep ettiği isteklerini gerçekleştirmek üzere, ilerlemeye sahip olduğu potansiyeli ile kendi en iyi versiyonunu yaratmaya karar verdi.
İletişimde tavırlar , ebeveynlere karşı benlik sınırlarını oluşturmak ve korumak, irade göstermek, saygı kazanmak, duyguların esiri olmamak, ikilemlerde kararlı bir duruş sergilemek, yaşam alanlarında herkesin rolünü amacını görevlerini değerlendirmek, sorumluluk alanlarında yaşanmışlıklarla, istem dışı davranışlara sebep olup gereksiz yükler almak bir çoğumuzun çözme ihtiyacında olduğu konulardır.
Bu örnekteki danışanımın, içindeki sabotörü sence nedir?
Kendini güvende hissetmeyen, ruhundaki imdat çağrısı, finansal güvence arayışı, riskli eylemlerin kararların huzursuzluğu anlaşılamamak, gelecek kaygısı , güvensizlik…
Peki ya içsel motivasyonu nedir? Hayatta farkında olmadan, kendi kendini engellediği ulaşılmayı bekleyen hayalleri, yapabileceğine potansiyeline duyduğu inanç, çıkış yolu bulmak adına önüne çıkan fırsatları değerlendirmek, zor durumda kalmasına rağmen dengede durma çabası,…
Partner ilişkilerinde yaşadığı sorunlara çözüm bulma arayışında olan, bir başka danışanımın hikayesinde ise, bakalım sen hangi yanını göreceksin.
Yaşamakta olduğu ilişkisinde, ayrılma noktasına gelen bu danışanım eşini kaybetme korkusu ile, hissettiği pişmanlıkları üzerine seansa gelmişti. İçten içe barışma duygusu olsada, partnerinin yaşam enerjisi kendisini devamlı ona çeksede gurur ve ego sınırlarını aşamamak, onaylamadığı ve hoş görmediği bir durum içinde olmak, öz güven problemlerini ego altında göstermek, değişime uyumlanamamak danışanım için önemli bir çaresizlikti.
Hayatını ilişkisini, daha iyi bir noktaya taşımak için, temel değişimler yaşamalıydı. Zorlukları aşmak, emeklerinin karşılığını alma isteği ile geldiği seanstan ne yapması gerektiğini bilerek çıkmak istiyordu ve koçluk soruları ile derinleşen özel bir hikayeye daha ulaşmıştık.
İlişkimde yaptıklarım için hiç takdir görmüyorum, kendime zaman ayıramıyorum, isteklerimi kabul etmiyor, hayallerimi desteklemiyor, başka insanların düşünceleri ile zehirleniyor, ilişkimizde ne zaman sorun çıksa uzaklaşıyorum, araya giren soğukluklar sonrasında beni çok üzüyor, suçluluk hissediyorum, saklanan sırlar var gibi hissettiğim anlarda öfkeyle tepkiler veriyorum.
Korku huzursuzluk içinde, savunmaya geçtiğim zamanlarda, kırıp döküyorum her şeyi, sevgimi göstermekte zorluk çekiyorum, diyerek devam eden bir anlatımdaydı danışanım.
Transaksiyonel Analiz temelli koçluk soruları ile ilerleyen seansımızda geldiğimiz nokta ise, yine iletişimdeki ego benlik durumlarına dayandı. Yetişkin biri olan danışanımda, ilgili sorununda çoğunlukla sergilediği davranış biçiminde, çocuk ego benliği vardı, partneri ise eleştirel ebeveyn ego benliğinde, bir tutumla iletişim kuruyordu.
Hayat hikayesinde paylaşımlarında, gözlemlediğim şahit olduğu ağır travmalar, ilişkilerinde geçmişten gelen büyük yaralar, devamlı savunma hali, karamsarlık, manipüle eden ebeveyn davranışlarına karşı, çocukluğunda sessiz kaldığı durumlar, affedememek, kayıplar, giderek derinleşen acıları, yine aynı şeyleri yaşarım korkusu, duygularından utanma, değişime direnç, pes etmeden yarattığını koruma güdüsü, bağlılık sorunları, inanç kalıpları, bildiği inandığı değerlerin yıkılması, çocukluğu boyunca hayallerinin ciddiye alınmaması, sosyal çevre ile uyumlanamamak, beklenmedik gerçeklerle karşılaşmak gibi birçok konu onun için bir iyileşme sürecindeydi.
Bir kayaya çarptığında yolunu değiştirmek, bakış açılarını değiştirememek, yanlış yöne gitmekten korkmak, yanlış kararlar vermek, bir çok kişinin yaşadığı kaçındığı durumlardır.
İletişimlerde belirsizlikler, netleştiremeyen ucu açık cümleler kimseyi ikna etmez. Bu örnekteki danışanımın en temel ihtiyacı ilişkisindeki sevgi alanında yetişkin ego benliğinde, sağlıklı bir iletişimi sağlayabilmekti. Koçluk soruları ile kendi farkındalıklarıyla bulduğu bakış açıları onu çoktan çözüme ulaştırmıştı.
Benim yolum sevgiyi aramak değil. Kendi içimde sevgiye karşı inşa ettiğim tüm engelleri arayıp bulmak. O beni sevmezki, o benimle olmaz ki diyerek kendimi kaybetme duygusu ile ulaştırdığım boyutta eşimi ve kendimi yıpratmışım.
Kendi içimdeki sevgiyi bulduğumda, kendimi sevmemdeki engelleri bulduğumda ve kurtulduğumda bana kalan tecrübeler ile, ilişkime tekrar bakıyorum da, ne kadar iyi sevdim, nasıl sevdim, sadakat dolu şefkat dolu mu sevdim? Hayatın en güzel anı sevgiyi paylaşabilmek ! Diyen danışanım ile seans sonunda geldiğimiz nokta muhteşemdi.
Sen değerlisin, hepimiz kıymetliyiz, sevgiye sevilmeye değeriz.
Bugüne kadar kalbinden en çok neleri istedin?
Ne kadarı yaşandı ne kadarı hayallerde kaldı?
Ulaştıklarının, yaşadıklarının sürecinde neler yaptın?
Aynısını yapmaya devam et. Kavuşamadıkların sende nasıl etki yarattı?
Öfke mi pes etmek mi azimle devam etmek mi?
Seni sana ne ulaştırdı?
Seni senden hangi duygular uzaklaştırdı?
Yunus Emre’nin güzel sözleri, hiç hata yapmayan insan hiç bir şey yapmayan insandır, en büyük hata kendini hatasız sanmaktır. Benlik davasını bırak, muhabbetten olma ırak, sevgi ile dolsun yürek, hoşgörülü olmaya bak.
Çünkü hatalarını ve kendini olduğun gibi kabul ettiğin noktada, değişim başlar. Varlık ve benlik sınırını, kimse ihlal etmemeli, buna hiç birimiz izin vermemeliyiz.
Bununla beraber affedici olmak çok değerlidir. Kişinin gerçekten pişman olduğunu görerek hatadan caymak istediğine şahit olduğunuzda, bilinci kişi o hatadan alması gereken tüm payı almıştır.
İşte o an sorulması gereken kendine koçluk sorusu, Hayatımdaki iletişim sorunları nelerdir ve ben çözmek için neler yapabilirim?
Bir önceki blog yazımız, “Transaksiyonel Analiz Koçluğu”