Yeni Dönemde Pandemik İlişkiler
Pandemi Döneminde Devam Eden İlişkiler
Gizemli ilişkinin bir ay masalı…
Bildiğimizi zannettiğimiz ilişki, yaşayış biçimlerimize hiç birimizin bilmediği, PANDEMİ ile gelen yepyeni bir ilişki biçimi eklendi. Sanki normal koşullarda çok sağlıklı ilişkiler yürütebilmede uzmanmışız gibi, karşımıza yeni normal denilen bir kavram çıktı. Aslında normalde ben ilişkimde çok iyiyimdir de, koşullar normal değil, ben ne yapayım ? diyerek gülümsediğinizi görür gibiyim.
Sevgili ünvanlı ya da unvansız koçluk hizmeti veren meslektaşlarımda; aslında normalde ben koçluğumda çok iyiyimdir de koşullar normal değil, ben online da koçluk nasıl yapayım? Diyerek gülümsediğini duyar gibiyim.
Espri bir tarafa bugün bu blog yazımda online’da gerçekleşen bir danışanımın seans içeriğini paylaşmak istedim.
Özellikle duygu yüklü olan bu romantik hikayenin pandemi döneminde başlaması ve süreçte girilen çıkmazlarla yaşananlar, okuyacak herkesin kendi ilişkisinden parçalar bulabileceği nitelikteydi.
Elbette koçluk hizmetinde ki her seans çok kolay olmuyor. Bazen kişiler seanslarının başlangıcında, oldukça duygu dolu, sabit veya kapalı olabiliyorlar. Bir koçun profesyonelliği, bu gibi bir süreci seansta kendisi ve danışanı için yönetebilme ve yürütebilme becerisince yatar. Bu da zamanla koçluk tecrübe saatleri ve eğitim saatleri arttıkça ve geliştikçe mümkündür.
Birazdan okuyacağınız ve okudukça fark edeceğiniz bu örnek seans; başlangıçta danışanım için oldukça zorluydu…
Artık ilişkide ilerlemek ağır gelmiş, romantik duyguları hiçe saymak kaybetmek istememiş, gücünü duygularını kontrol edebilmekten alan biri ile farkında olmadan, ilişki içindeki kopuşlarda yaşadığı duygularını, bir nevi terbiye etmiş, ilişkinin içinde ayrılık acısı çekmişti.
“ Bir seçim yapmak zorunda olduğumu biliyorum, ama tam olarak ne yapmam gerektiğinden emin değilim. İçimdeki ses zamanı geldiğinde vazgeçmesini bileceksin diyor. Belki yanlış bir adamı sevdim, ama çok doğru duygularla sevdim. Keşke o da yormadan sevseydi…” sessizlik ve dolan gözleri…
Basit bir soruya verdiği yoğun ve yüksek çıkışlı cevaplarla durdum. Anlaşılan fazlasıyla baskılamıştı kendini ve anlatabilme ihtiyacı için onu kontrollü olarak serbest bırakacak bir soru sordum?
Yaşadığın ilişki sana ne yaşatıyor?
“ona gösterdiğimden ,hissettirdiğimden çok daha fazla sevdim, isteksiz tavırları ile kalbim felç oldu oysaki gökyüzünde ayın ışığında birleşmişti ellerimiz… duygusal bağ varmış rolü oynadığı ilişkiler içinde yalnız olan bir adamdı. Kendisine o kadar adaletsiz davranılmış o da karşısındaki kişilere güya seçiciyim diyip kendini kandırarak o kadar adaletsiz davranmış ki… Pusulayı kaybeden savrulur. Pusulanızı yönünüzü şaşırtan kişilerden , konulardan, olaylardan uzaklaşamamak bizi de büyük bir belirsizliğin içinde bıraktı. Bizi korumadı , benim de gücüm yetmedi. Herkes seçimi ile yaşar!” öfke dolu bakışlar ve yine dolan gözler…
Tekrar soruyorum. Yaşadığın ilişki sana ne yaşatıyor?
“Hüzün… aşk her şeyi affeder mi?”
Aşk neyi affeder mi?
“ bana da kendine de o kadar haksızlık yaptı ki… artık kalbimizde yaralanacak yer kalmadı. Resmen ‘gönüllü esirim’ dediği para ve çıkarlar için türlü cambazlıklarla bağını koparamadığı, korku filmi senaryolarıyla işin içinden çıkamadığı, kendi içinde evrenin bana garezi ne diye gezdiği durumda bizi harcadı. Hem de pandemi dönemindeki sınırlı koşullarda her yan yana gelişimizde beraber olduğumuz zamanlarda, çok büyük mutluluklar yaşadıktan ve yaşattıktan hemen sonra…” yine sessizlik ve dolan gözler ancak bu sefer güçlükle yutkunuyordu.
İlişkilerimizde yediğimiz besinler gibidir, sağlığı besleyen yiyecekler ve hastalığı besleyen yiyecekler gibi ilişkiyi de besleyen sağlıklı duygular ve sağlıksız duygular vardır.
Kendinize sorun lütfen siz ilişkinizde neyle neyi besliyorsunuz?
Bu örnekte olduğu gibi bir koç, hikayenin tamamını bilmek zorunda değildir, ancak danışanına karşı koçluk bilgi ve becerileri ile derin ve empatik dinleme yapar. Pandemi döneminde ilişkiler, pandemi sürecinde bozulan işler, ilerleyemeyen kariyer planları, maddi çıkmazlar, iletişim araçlarının online olması, mesajla yazımlarda ifadesiz kalan konuşma dili, yanlış anlatımlar, kelimelerin seçimi, gün içi zaman uyuşmazlıkları, hatta şehirler arası mesafelerde kısıtlılıklar, özgürce görüşememe, temassızlık, bir de üzerine tartışmalar kavgalar…
Seansımız içinde, partnerinin ona bu noktaya gelirken ne yazdığını ve onun ne anladığını, sonra üzerine düşündükçe neleri fark ettiğini sorularla ilerlettik. Bizim onunla güçlü bağımız vardı derken, o bağın yıkılışını kabullenemeyen o noktaya, öyle veya değil ama o duyguya bir adım atsa belki durum netleşecekti. Ancak karşılıklı kalbini korumaya almakta master’laşmış iki kişinin hikayesinde, benim için önemli olan ; danışanımın farkındalıkları, netleşmesi, bütünleşmesi ve kendiyle tamamlandığı yerden bir kararla çıkması ve ilerlemesidir.
Tam bu noktada danışanıma sordum;
“Kalbim felç oldu “ dediğini hatırlıyorum bunu bana tanımlar mısın lütfen. Sana Kalbim felç oldu dedirten tam olarak nedir?
“ona en çok inandığım yerden kırdı beni…” işte şimdi akıyordu dolan duygular…
Tam bu sırada bilge Mevlana’nın bir sözünü hatırlatmak istiyorum sizlere; “ARADIĞIN SENİ ARAYANDIR…” Gerçekten ama gerçekten aradığımızın ne olduğu konusunda ne kadar netiz?
Danışanımın anlattığı hikayede, partneri hakkında öyle hayranlıkla ifadeler kullanıyordu ki…
Etrafındakilere mecazen gerekirse, diz çöktürecek gücü olan bir adam neden eylemsiz kalıyordu, duygularını bastıran ve sadece “yönetme iç güdüsü” ile yaşayan biri mi, kişisel farkındalıklara ihtiyacı olan biri mi, kendi bildiklerinin doğruluğu kabul ettirme, kendi dedikleri üzerine otorite kurma çabası, benim istediğim, benim dediğim, benim alanım, benim hayatım, benim …, ile yok sayan biri mi, içinde taşıdığı sırlarla içsel çatışmaları devam eden biri mi, çatışmalar devam ediyor sevmeyi bilemeden kendinden de karşısındaki partnerinden de emin olamıyor, belki çapkınlık modunda dön dolaş aynı hikayeler…
Adam, her şeyin zaferini kazanmayı seven bir yapıda, kontrol etmeyi sevdiği alanda kendini rahat hissediyor, seçenekler arasında kararsız kalıyor, hazır değilimler, alışık değilimler, ben kaçarımlar ve bye bye…
Tanıdık geliyor mu profil size de ? Üstelik bir de pandemi de bu profili düşünün.
Tekrar danışanıma dönelim. “Belki yanlış birini yanlış koşullarda sevdim ama çok doğru duygularla sevdim, keşke o da yormadan sevseydi” demiştiniz doğru mu hatırlıyorum?
“ Evet. Onun ikilemlerinden yorulmuştum ve kendimi içsel olarak tamamlamaya karar vererek, durağanlıklardan tıkanıklıklardan uzaklaşıp, kendime çekildim ve kendimi dinlemeye dinlendirmeye aldım. Aşılması zor engellerle, duruşumu kendime saygımı kaybettiğim dramaları yaşamak istemiyordum, eriyip gitmemek için güç toplamaya ihtiyaç duydum.
Benim yapacak hiçbir şeyim kalmadı. Onu manipüle eden durumlardan özgürleşemediği bir durumdaydı. Aslında en başında annesi ile olan ilişkisini ve iletişim şeklini gözlemlediğimde benimle kuracağı ilişkideki iletişim şeklini tahmin etmesi çok kolaydı. Bu öngörüyü görmezden geldiğim için kendimi yargılıyorum.
Bahanelerin bittiği yerde gerçekler başlıyor ama ben inandığım gerçeklere yani kişiye değil duygularımın sadakatiyle devam ettim. Ama bu süreçte ben çok değiştim, dönüştüm ve bu onun sayesinde oldu. Hayatıma neden girdiğini anladım ve beni bana yansıttı. İyileşmeye dönüşmeye devam ediyorum ve sırf bunun için bile ona kızdığım ne varsa içimde affettim. “
Yanılgılarla, yanılsamalarla yitip giden bir ilişki… Olanı olduğu gibi görememe, varsayımların ötesine geçememek ve sonunda kabulleniş, ne kazanan oldu ne de kaybeden…
Ne yapmak istiyorsun?
Kötü ne yaşandıysa süpürüp toprak atıp gömmek, geçmişte bırakmak…
Belki durumu toparlamak, belki süreci idare etmek için bile olsa yalan söylediğini anladığım hissettiğim anlar beni çok kırdı. Söylediklerinde kendini ele veren durumlardan kaçamayacak hale gelince kontrol etmeye çalıştıkça daha da üzdü. İlişkimize sahip çıkabilmesini beklerken bunu onunla deneyimleyememek üzdü.
İlerleyecek pek bir yer kalmadı. İlişki içindeki pozisyonunu böylece kendi belirledi. Sürekli bir zihinsel savunma halindeydi. Gerekçeler, …… ama ….., sessizliğin şiddeti artıkça gönlüm uzaklaştı. Söylediklerinden çok söylemedikleriyle, yaptıklarından çok yapmadıklarıyla…
Bu işin içinde bir iş var duygusundan çıkamadım, bir türlü ikna olmadım. Sabır biriktirdim ve yoruldum. Artık bir şeyler olacaksa bile kendi şansını kendi yaratırsa olur.
Gizemler anlatılmaz, yalnız bilenler bilir. İspat edemesem de hissettiğim çok şey var ve bunun altı boş değil biliyorum. Bu sıkıntılı soğuk süreç uzadıkça iç sesimi dinledikçe netleştim. Artık kırılır mı dökülür mü diye kendimden ödün vermeden , kendimi yok saymadan, ne istiyorum ne istemiyorum netleştim.
İnzivada olmak bana çok iyi geldi. Tek taraflı ağzınla kuş tutsan bir ilişki yürümez, benim çabalarım üzerine kurulu bir ilişki zaten sağlıklı değil. Sevgim duygularım yoğun olarak devam ediyor olsa da artık kendimi seçiyorum. “
Yüz yüze gelmenin sana yaşatacağı ne olur?
Ona yaşatacağı ne olur?
“Yaşadığı duyguları kendine de bana da tarif edebilir bir olgunlukta olmak onu rahatlatır. Ciddiyetle konuşmaların olacağı bir görüşme benim duygusal yüklerimi daha da ağırlaştırır. Benimle kafasına göre bir ilişki yaşayamaz kimse ve ben kimse için bu basitlikte biri asla olmadım. “ dökülen gözyaşları ve derin sessizlik… artık duygularını baskılamıyordu.
“Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
Peki ya samimiyetle konuşup çözmek isterse ne yaparsın? Derin bir sessizlik…
“ o kadar çok bir gelip, bir gitti ki hem de hep aniden ve ben ilişkimizde o anlarda çok mutluyken…” derin bir sessizlik daha…”Gelecekse de kararlı , gidecekse de kararlı olmalı, duracağı yere karar verdiyse netleşelim, hazırım.”
Gerçekten istediğin tam olarak nedir?
“ huzurlu, uyum içinde, neşeli, dengeli, sevgi dolu bolluk bereket içinde güven temelli bir ilişki… sanırım bu ilişkiyi yaşadığımda kim olduğu çok da önemli olmayacak.”
Sence bu kişi o mu?
“bu koşullarda hayır ama o olsun çok istediğim için inandırdım kendimi çünkü oydu.” Ve bu sefer hıçkırarak alanın sessizliği bozulmuştu. İnandığım yerden kırdı beni dediği yer tam da burasıydı.
…..
Ve artık oradan çıkması için bir soru daha sordum.
Duygularınız karşılıklı mı?
“evet karşılıklı ama bizde duygular değil mantık ön planda.” Derken durdu. “ duygularımızı ifade ederken bile dengemiz yok, daima kontrollüyüz, geçmişin getirdikleri ile başarısız olmak istemediğimiz , bu sefer mantıklı ve bilinçli davranacağız diye koşullandırıyoruz. “
Onun adına konuşurken net olduğunu görüyorum. Sana bu eminliği veren nedir?
“onun ifadeleri…”
Bu yaklaşım ilişkinizde ne yarattı?
“duygusal rakipleşme… biribirimize dürüst davranmamız gereken konu ve durumlarda, duygularımızı açık ifade etmekten hep kaçtık. Ben sana seni seviyorum demekten bile korkuyorum dediğim bir anı hatırladım şuan…” dalan bakışlar ve yine gözlerden dökülen yaşlar…
Seni korkutan neydi?
“ bana bir an tutuluyorsun sandım ve korktum bu iyi değil demişti, ben net bir duruş sergileyemedim .” ….
Sana kendini suçlu hissettiren nedir?
“Bizim sanırım aynı oranda düşüncelerimiz , önlemlerimiz karşılıklıydı, aynı oranda duygularımız değil. O benim davranışlarımı kelimelerimi takip etti, bende onun davranışlarını sözlerini takip ettim.
Duygularım konusunda kendim olamadım ve bu beni zorladı. Kendimize güvenmek, duygularımıza güvenmek, bu sefer bu ilişkide bir şeylerin yolunda gidebileceğine güvenmek, sürece güvenebilmek, engellerin üstesinden gelmek için açık ve net bir iletişim kurabilmekle ilgiliydi ve önce iyileşmeliydik, artık o kadar farkındayım ki…”
Kendini tecrübe ile yönetmek, bir insanın duruşu, konuşması, kendini ifade biçimi, yaşam şekli her konuya duyguyla, mantıklı ve adaletli yaklaşıyor olması oldukça değerli ve önemlidir. Peki her partner böyle birini taşıyabilir ve sağlıklı bir ilişki yürütebilir mi? Son dönemlerde sıkça karşılaştığım niyetler, hayaller, dilekler…
İçlerindeki tanımlamalarda bireyler kendileri ile ilgili yüksek oranlarda değerler belirliyorlar, bunu takdir ediyorum ancak partner tanımlamalarınızı yaparken ve çerçevenizi çizerken, bu değerleri taşıyabilecek, karşılıklı paylaşabilecek kadar içsel ,kişisel ve koşulsal olarak da sahip olan biri şeklinde detaylandırıyor musunuz?
Kendisine güvenen ve inanan bir partner, sizinle aynı değerlerde aynı önceliklerde aynı yolda yürüyebilecek bir partner…
“ çok ketum biri, sevgi bağımızla güçlendirmek istediğim en temel şey İLETİŞİM idi. İlişkimizde zorluklar var , engeller var, güçlükler var ve kabbul ediyorum ama beraber olmanın getirdiği dayanışma nerede? İlişkimiz konusunda sıkıntı yaratabilecek kişilerinde durumlarında farkındayım.”
Benim yerimde olsaydın kendine bu aşamada neler sorardın?
“ bu ilişki için mücadele etsem mi etmesem mi? Tüm olası sıkıntıları göğüslemeye değer mi değmez mi? Kararsızlıklarımda nasıl netleşirim? Ne yaparsam çok daha güzel ilerlerim? Neyi seçersem çok daha mutlu olurum?
Kendine neler söylemek isterdin?
“ çok fazla yersiz korkuların var ve hep en kötüsünü bekliyorsun, böylece kendini gerçeklerden yada gerçekleşebilecek güzel olaylardan mahrum bırakıyorsun. Kaygıların orantısız şekilde artıyor ve buna izin verme. Düşüncelerini odakla, yeniye yeniden odakla ve olumlu bir akış alabilmek için , yaşanan her şeyin bir tecrübe olduğunu bil. Onunla ya da onsuz sen zaten mutlusun ve her zaman daha da mutlu olabilecek birisin. “
Sence o kendine bunları sorup düşünüyor mudur?
“ bilmiyorum. Bizi sahiplenmeyen biri bizi nasıl koruyabilir ki…” yine derin bir sessizlik ve dolan gözler, inançsızlık…
İletişim için sence doğru zaman nedir?
“ olumsuz karmaşanın ve içsel huzursuzluğun son noktaya ulaştığı zaman!” kahkahalarla ve Munzur gülüşlerle kendine verdiği bu cevaplarla seans biraz daha rahatlamıştı çünkü bu küçük de olsa bir “ A HA ! “ anıydı ve fark etti.
Genel olarak hepimiz işler dayanılmaz bir hal aldığında eyleme geçiyoruz oysaki o boyuta ulaşmadan, gururları kırsak, egoları yensek, inatlaşmaları bitirsek, maskeleri çıkarsak çünkü sonuç ister devam ister tamam noktası olsun buna hazır olacak güvene gelebilsek ,ertelemeler biter ve İLETİŞİM mümkün olur.
Sence beklemeli misin?
“ hayır!”
Neye ihtiyacın var?
“olumsuzlukları büyütmeden, geçmişte kalmadan, kendimi yenilemek ve konuşmak…”
Seansımızın bu aşamasında geldiğine oranla, ne noktadasın?
“Güvensizliğim kendimi sözel ifade etmeme engel oldu, beden dilim ,sözlerim, yaydığım enerji benim zaten ifademdi. Artık sevgi, güven ve cesaretle her alanda kendimi ifade olanaklarımın gelişmesinden çok memnunum. Onu eleştirmeyeceğim, kendimi de onu da affediyorum ve kendimi olduğum gibi kabulleniyorum, kendime adil davranmaya kadar verdim.” Ve artık nihayet gülümseyen bir yüz…
Aynı soruyu tekrarlıyorum; şimdi ve şu an yaşamakta olduğun sana ne yaşatıyor?
“ SEVGİ…SEVGİM… SEVGİMİZ… bitse de devam etse de bana kalan kalacak olan anları, sevgimi…onu seviyorum ,bizi ve kendimi seviyorum…”
Zihninizi uyum, huzur, sevgi, iyi niyet gibi değerlerle doldurup yeniden odaklandığınızda, gerçekten arzuladığınız bunlarsa sonunda kazanan siz olursunuz çünkü kendinizi kazanırsınız.
Ve hayatınızda mucizeler gerçekleşir. Sonuç ne olursa olsun yeter ki önce kendimize ve partnerimize karşı biz MASKELERİ KALDIRALIM!
Danışanımın ilişkiden istediği hep sevgiydi… Seans sonrası takip sürecimizde aldığı konuşma kararını taahhüt ettiği tarihte tam zamanında yerine getirmişti. Sonuç mu ?
Gizemli ilişkinin bir ay masalı hikayesinin sonunu bir sonraki görüşmemizde öğreneceğim ama ne yapacağını bilemediği bir durum için geldiği duygularla yüklü seansından, uygulayabildiği bir yöntemin kararı ile çıkmış ve eylem adımına bağlı kalmıştı. TEK SEANSTA!
Dikkatinizi çekmek istediğim bir diğer nokta ise koçluk sorularının gücü; birkaç süreç destekleyici soru ve seans süreç yönetimi becerisi dışında tüm hikaye tek bir sorunun etrafındaydı . Şimdi aynı soru size;
YAŞAMAKTA OLDUĞUNUZ SİZE NE YAŞATIYOR? MASKELERİ KALDIRALIM!
Sağlıklı günlerde görüşmek üzere…
Bir önceki blog yazımız, “Köprüden Önceki Son Çıkış”