Transaksiyonel Analiz Koçluğu
Transaksiyonel Analiz
Son dönemlerde artan bilinçle beraber, birçok kişinin gündemine aldığı, yeni düzen kavramı ne yazık ki eziyet haline geldi. Hayatında yeniliğe girmiş olmak ama henüz o haz duygusuna ulaşamamak, yenilenmeye gitmek zorunda kalan yaşam alanlarımızda zamanı yönetememek, varış menzilini net olarak görememek, değişimleri eziyet haline getirmek gerçekten üzücü.
Oysaki düzen kurmak ve o düzeni yürütmek için güç kazanmak kişisel olarak özel bir odaklanma gerektirir. Genel düzene uymak zorunda olmak ve memnunmuş gibi davranma hali, kalıplardan sıyrılma mücadelesi psikolojik olarak oldukça yıpratıcıdır. Ancak eskinin yıkılışı yeninin inşası sırasında o harabenin altında saklı muazzam bir hazine vardır.
DUYGULAR…
Sosyal düzende ve sosyal planlamada herbirimizin yaşamda rolleri var ve o rollerin gereği ne ise bunu mükemmel yapmak bizler için önemlidir. Sahip olduğumuz bilgilerle hareket eder, bizi mutlu etmeyen endişelerimize rağmen rollerimizi sürdürülebilir kılma çabasındayızdır. Hayatımızı yönetmek hakettiğimiz güzellikleri yaşamımızda var etmek sorumluluklarımızı yönetmek, iç huzurumuz için geçmişi olduğu gibi kabul etmek, bu süreçte bir anahtardır. Ancak bu böyle söylenildiği kadar kolay olamıyor.
Duygular, ister geçmişe ister bugüne istersen de yarına ait olsun, hiçbir duygu biten bir şey değildir. Kişiler baş edemediği duygular yüzünden kendini kapatır. Duygularda dönüşüm yaratmak, duygularda form değiştirmek denildiğinde, birçok kişi bu alana girmek istemez, isteyenlerin de hayat planında otorite sahibi olup yaşamsal deneyimleri ile barışması zaman alır.
Transaksiyonel Analiz ile gelen yaklaşımı, tanımlamadan önce şunu sana açıklıkla ifade etmek isterim ki, yaşamında edindiğin olumlu olumsuz deneyimlerle, o hal ile var ettiğin ve zannettiğin sabit fikirlerini, bu yazının sonuna kadar askıya al.
Çünkü eğer bu yazıyı okuyorsan o duyguların sendeki adresi değişiyor demektir. İlgi, şefkat, sevgi, değer gibi birçok duygunun salt ifadesi yerine şimdiye kadar sendeki anlamı ile yaşamayı biliyordun.
Kalıplardan sıyrılmış duygularla yeniden taşımanı sağlayacak bir başlangıç yapacaksın şu an, hazır mısın?
Şu an gündeminde hangi duygular var?
Yaşam merkezine aldığın duygular nedir?
Seni hayata bağlayan görünmez bağların neler?
Hangi duygularını geçmişinde kurtuluş yolunda bir gemi yaptın?
Kurmak istediğin yeni düzende yaşam rollerin için hangi duygularını yanına almak isterdin?
Eric Berne tarafından geliştirilen Transaksiyonel Analiz, temeli yapısal ve fonksiyonel ego benlik durumlarına dayanan, kişiliğin bir yansıması olarak bireylerin iletişimde sergiledikleri tutum ve davranışları ele alan her an değişiklik gösteren duygu düşünce ve davranışlar ile ilişkili bir kişilik, iletişim ve psikoterapi kuramıdır.
Esas noktada kişiler deneyimlerinde, sosyal yaşamlarında ilişkilerinde uygun ego durumunu eyleme geçirebilirse, kendileri ve başkaları ile ilgili tüm sorunlarını yapıcı bir şekilde çözebilir ve yaşam pozisyonlarında günlük hareketlerimizde sağlıklı bir iletişim akışı sağlayabilir.
Transaksiyonel Analiz, içinize bir kapı açmak gibidir. Kişilik tarzlarında ego durumlarının farkındalığı ile ya da farkında olmadan ilişki tarzlarında yaşanan transferlerini, bunların yaşam pozisyonlarında yarattığı etkileşimleri inceler.
Bu ego benlik durumları, Çocuk, Yetişkin, Ebeveyn‘dir. İhtiyaçlar, korkular, duygular, tercihler, kararlar, değerler, inançlar, kurallar ve kalıplar bu benlik alanlarının konularıdır.
Hayattan aldığımız kayıtlar, veriler, geçerli ya da geçersiz olduğuna ilişkin saptamalar, verilerin değerlendirilmesi ile duyguların ifade edilme güvenliğinin yerleştiği çocukluk dönemi ile başlayan temel yaşam alanlarımızda, kendini öğretilen ile gerçek arasında çatışmaların yaşandığı yetişkinlik dönemi ile devam eden bir süreçtir.
Özellikle yetişkin döneminde kişisel deneyimler ile keşfedilenler sonucu, yaşam pozisyonlarımız ve duygularımız arasında sıkışırız. Kendi özümüzde keşfettiğimiz farkındalıklarla yaşamımızda her alanda yepyeni bağlar kurarız.
Arkada bırakmak istediğimiz deneyimlerin duygusal ihtiyaçlarından sıyrılıp yeniden güce gelmek isteriz. Ebeveyn olduğumuz zaman ise işler bazen daha da karışır. Burada ebeveyn olmak basit hali ile anne veya baba olmak da değildir. Sorumluluk alanları genişledikçe, hayatın içinde devam eden büyüme ile olgunlaşma evresine geçiş hızlanır.
Çocukluktan gelen bakım ihtiyacı çok daha farklı bir hal alır. Yaşam rollerimiz ile bölünmüş enerjimiz bir noktadan sonra psikolojik olarak kapana kısılma, zihin ve düşüncelerde hapis, dar bakış açısı ve en sonunda kendini kapatan bir noktaya ulaştırır. İçten içe bu süreçte yaşadığımız duygu durumunu çözmek istesek bile tam olarak anlayamayız.
Bir durumu incelemek, titiz davranmak, olması ve olmaması gerekenler üzerinde muhakeme oluşturmak için çabalarız. Geçmişten gelen bağlılıklar, bağımlılıklar, hayal kırıklıkları, kalp kırıklıkları, alışkanlıklar davranışlarımıza ve iletişim tarzımıza köklü bir etki yaratır. Şefkat , sevgi, sevecen tavırlar gibi karşılanmayan duygusal ihtiyaçlarda bu duygular güçlendikçe öne geçen ego benlikler kontrolsüzce seyreder.
Transaksiyonel Analiz Koçluğu
Yaşamda yeni bir düzen kurmadan önce, özünün ait olduğu yerde, içindeki kaosa bir düzen getirmek, seni varmak istediğin menzile ulaştıracak en temel alandır. Seni umutsuzluğa düşüren, virüsler iyileştikçe sen zaten ne yapman gerektiğini biliyor olacaksın.
Huzursuz hissetmek, haksızlığa uğramak, hakettiğin değeri görememek, atalet içinde olmak gibi hayatın tüm kriz dönemleri iletişimde uyumsuzluk baskı ve anlaşmazlıkların olduğu zamanlardır.
Yaştan bağımsız olarak anneye, babaya veya aileye bağımlılık, jenerasyon farklarının getirdiği bilgilerin deneyimlerle netleşmesi ve baş edilemeyen duygular, yetişkin dönemde sorumluluk alma duygusu gelişmeyen ve bakım ihtiyacının devam ettiği alanlar, kendini farketmek, sorgulamak, hayatta büyümek gibi çoğaltılabilecek, bir çok temel konularda örnekler üzerinde kurulan diyalogların bireylerdeki yorumlanışını kolaylıkla gözlemleyebiliriz.
Partner ilişkilerinde, ebeveynler ile ilişkilerde ,sosyal çevre ile ilişkilerde, iş hayatında otorite figüründeki kişiler ile iletişimde sergilenen tutum ve tavırda gözlemler sonucu bulunan farkındalıklar durumu özetliyor. Eşine annesi veya babasıymış gibi davranmak, çalışma arkadaşlarına eleştirel ebeveyn tutumunda, ne yapacağını söylemek, arkadaşlarına karşı yargılayıcı, iğneleyici ve küçümseyen bir tavırda yaklaşmak veya istenmeyen bir durumda sürekli sızlanan ve küsen davranışlar sergilemek ego benlik durumlarına örnektir.
Davranışlar ve söylemler karşısında algılanan, kök duygulara karşılık oluşan, kimse beni sevmiyor, bir daha hiçbir şey istemeyeceğim veya eğer ağlarsam benimle ilgilenir gibi inanç kalıpları birer örnektir.
Kişiliğimizin mantıksal yanını ortaya koyan, yetişkin halimiz ise, dış dünya ile başa çıkabilmek için gerekli olan bilgilere sahiptir. Duyguların salt ifadesini bilir, öğretilmiş kalıplardan sıyrılabilmiştir, yaşam planında otorite sahibidir, hayatını yönetebilir , iletişimlerinde ustalıkla ilerler, duygularında dönüşüm yaratabilecek bilinç ve olgunluktadır, sorumluluklarının farkındadır, sabit fikirli değildir, çoklu bakış açıları oluşturabilir, değişime açıktır, eylemlerinin sorumluluğu olduğunu bilir, bilgilerini tecrübeleriyle netleştirmiştir ve artık olgunluk evresindedir.
Herhangi bir anda, kurulan iletişim içinde dahi bahsettiğimiz bu benlik durumlarının tümü yaşanabilir. Transaksiyonlar, yapılan fonksiyonel ve yapısal çözümlemeler ve transferler iletişimde uyumsuzluğu ortadan kaldırır.
Hayattaki kriz dönemlerinin oluşmasını engeller. Kaos haline gelen ilişkileri yeniden düzenler. İletişim sanatı denilen kavramın özünde güçlü bir düzen sağlar. Hayata yeniden sağlıklı duygular ile bağlanmanı, o duyguların merkezinde bir yaşam kurmanı sağlar.
Sevgi, saygı, ilgi, şefkat, değer, güven, koruma gibi tüm duygular ait olduğu doğru adreste kendini yeniden var eder. Düşüncelerin ve algıların değişir. Tüm yaşam alanlarında iletişim kurma şekillerinde büyük bir öz güven kazanırsın.
Memnun- muş gibi değil, yaşamaktan mutlu olduğun bir hayatı sağlıklı ilişkiler üzerine kurarsın.
Bir önceki blog yazımız, “Kılık Değiştirmiş Dayanışma !”